Sadiyka'nın Bloğu

Sadiykanın günlük islami hadis ve sohbet bloğu.

16 Nisan 2006

EZANIN HİKMETLERİ

İslam dini, namaz vakitlerinin girdiğini mü’minlere bildirmek için ezan okunmasını emretmiştir. Ezan derin ve ibretli manalar taşıyan özlü cümlelerden kurulu bir ilahi davet ifadesidir. Her beş vakit namazda minarelerden taşan ve her zaman duyduğumuz için olacak, derinlemesine manasını düşünmediğimiz cümle cümle inceleyelim.

1) Müezzin arka arkaya dört kere “Allahü Ekber” ifadeleri ile Allah’ın her şeyden büyük olduğunu dile getirerek ezana başlar. Müezzin, mü’minlere hatta herkese demek ister ki, “ulu Allah: peşinden koştuğumuz, derdini taşıdığımız, ele geçirmek için can attığımız ve elinize geçince sizi mes’ut edip rahata kavuşturacağını sandığın her şeyden daha büyüktür; O’nun rızasını kazanmaya çalışmak, o’nun dışındaki her şeyin arzusunu taşımaktan kullar hesabına daha menfaatlidir, çünkü her şey onun elinde ve emri altında olduğu için onun rızasını ve musadesini elde etmek sizin hiçbir isteğimize kavuşmak imkanı ve ihtimali yoktur.
2) Sonra müezzin “Eşhedüenlailahe illallah” ifadesiyle üstüne ikikere her şeyin en büyüğü olduğunu dile getirği bu yüce Allah’ın eşsiz ve tek olduğunu, ortağı ve benzeri olmadığını mü’minlere hatırlatır. Bu demektir ki “ey mü’minler, az önce her şeyin en buyuğu ve sahibi olduğunu ifade ettiğimiz Cenab_ı Allah’a yönelmek üzeresiniz, az sonra huzuruna çıkacaksınız. Onun için, iyice bilmelisiniz ki, Allah’ın eşi, ortağı yoktur. Ona yapacağınız ibadeti sırf onun rızasını kazanmak niyeti ile yapmalısınız, başkaca adi menfaatleri, maddi arzuları onun karşısında iken kalbinizde taşımamalısınız., bunları onun yüce birliğine ortak etmemelisiniz. Aksi halde ibadetlerinizi tamamen Allah’ı düşünerek yapmış sayılmayacağınız için vaat edilen mükafatlara kavuşmazsınız.
3) Arkasından müezzin “Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah” ifadesiyle Hazreti Muhammed’in, Allah’ın elçisi olduğunu ilan eder. Bunu altında şu mana yatmaktadır: her şeyin en büyüğü ve ortaksız Allah’a ancak insanlığın kurtarıcısı Hazreti Muhammed’in önderliği sayesinde varılabilir: Âyet-i celilede ifade edildiği gibi “O boşuna konuşmamaktadır, Allah’ın kendisine bildirdiği kullara anlıya bilecekleri bir dil ile tebliğ etmektedir.” “Allah-ı gercekten sevenler ona uymalıdır, ancak onun yolundan gitmek suretiyle Allah-ın sevgisine mazhar olmak mümkün olabilir. Peygamber kılavuzluğunu kabul etmeksizin onun gösterdiğinden başka yollarla Allah’a varmaya kalkışmak, hidayet yolundayım diye zannederek, şeytanın boyuduruğu altına girmektir.Peygamberin yolunda gitmek de, Allahın emirlerine olan farzları onun tarifine uygun şekilde yapmak , ayrıca her konuda ki sünnetlerine de titizlikle riayet etmekle olur.
4) Daha sonra müezzin “Hayyaleselah (haydin namaza)” mü’minleri namaz kılmaya davet eder. Daha önce Allah’ın, kainatta peşinden koşacak her şeyden büyük olduğu, esi ve ortağı olmadığı ifade edilirken, zaten kapalı bir şekilde mü’minler ona ibadet etmeye davet edilmişlerdir.Bu defa daha önce yapılmış olan o kapalı davet açık ve sarih bir emir şeklinde tekrar ediliyor, mü’minler ibadetlerin en faziletlisi namaza koşmaya çağrılıyorlar.
5) Arkasından müezzin canlı cansız, dindar, dinsiz bütün kainata karşı “Haya alel felah (kurtuluşa geliniz)” diye haykırır. Bu ifade daha önceki “namaza geliniz” ifadesinin namaz kelimesi kaldırılarak yerine kurtuluş (felah) kullanmak suretiyle bir tekrardan ibarettir.Bu en öz ve kısa şekilde namaz kılmanın maddi ve manevi kurtuluş ve saadetin tek yolu olduğunu kullara açıklamaktadır. Mü’mine kısaca denmek isteniyor ki, “sen bütün varlığını ortaya dökerek gece ve gündüz saadet ve refah peşinde koşmaktasın, fakat herhalde sende fark ettin ki seni ve saadet ve rahatlığa kavuşturacağını ümit ettiğin şeyler ele geçseler bile sırtına sadece yeni ve daha başka dertler yüklüyorlar, bu arada özlediğin huzura bir türlü kavuşamıyorsun. Halbuki yaratıcın ulu Allah senin ihtiyacına göre, seni her türlü ihtiyaçlarına en kısa yoldan nasıl karşılanabileceğini de elbette ki o bilecektir. Sense onun tarifesini bırakmış başka kurtuluş ve saadet yolları arıyorsun, bulabilir misin ki? Senden önce bulabilmiş biri varmı ki, sende bulabilesin? O halde; işte seni yeni bir ilahi ses, huzuruna çağırıyor, kurtuluşa davet ediyor. Bu fırsatı kaçırma, sese kulak ver, en büyük kurtarıcın (H.Z) Allahın huzuruna koş.”
6) Ezanın sonunda müezzin üst üste iki defa “Allahu ekber, Allahu ekber (Allahherşeyden daha büyüktür, Allah büyüktür)” cümleleriyle bu ilahi davete son veriyor. Zaten ezana arka arkaya aynı ifade dört kere tekrar edilerek başlamıştı, aynı cümlenin tekrarıyla da ezan son bulmaktadır. Bunun en büyük hikmeti, Allah’ın adı anılarak başlanan bir işi yine Allah’ın adıyla bitirilmesinin, dolayısı ile her şeyin önünün ve sonunun Allah olduğunu açıkça belirtmenin gerçek bir İslam şiarı olduğunu ifade etmektedir. Aynı zamanda yirmi dört saat boyunca, hiçbir işine koyulurken besmele çekmeyen ve dolayısı ile yirmi dört saatinin hiçbir işine, Allah’ın yardım ve bereketini katmadan günün deviren Müslümanlara ne yaman bir şamardır. Ayrıca az sonra Allahın huzuruna çağrılmakta olan bir müslümana son defa olarak Allah’ın büyüklüğünü hatırlatmak, karşısına çıkmak üzere olduğu büyükler büyüğüne layık olduğu saygıyı takınmaya, onu hazırlamak hususunda faydalı olacağı için, çok yerinde bir ihtardır. Nitekim hakimin huzuruna çıkmak üzere mahkeme kapısına kadar gelen bir kişiye, yanın da ki dostu veya büyüğü, tam içeri girerken nasıl davranacağını bir kere daha hatırlatır.
Ezanı duyan Müslümanlar müezzinin “Allahu ekber, eşhedü enlailahe illalah, ve eşhedü enne Muhammeden Rasulullah.” Cümlelerinin arkasından bu ifadeler ile belirtilen hakikatleri aynen kabul ettiklerini açıkca ve kesinlikle belirtmek üzere: “saddakte (evet doğru söylüyorsun)” diye karşılık verirler. Yalnız müezzin mü’minleri “ hayyalessalat ve haya alel felah” cümleleriyle namaz kılmaya davet edince bu cümlelere “ lâ havle velâ guvvete illâ billahil aliyyil azim ( yüce Allah’ın yardımı olmaksızın hiç kimse ne kıpırdaya bilir ve nede bir şey yapabilme gücünü kendinde bulabilir)” diye cevap verirler. Mü’min demek ister ki, “Ey müezzin kardeşim, beni namaz kılamaya çağırıyorsun. İyi güzel, bende gelmek isterim ama benim elimde ne var ki, ben sadece aciz bir kulum, içime çektiğim nefes; dışarıya boşaltacak kadar ömrüm olup olmadığını bilemem, yaşasam bile az sonra yerimden kıpırdayamayacak derecede hasta olmayacağım hakkında söz veremem. Onun için eğer Cenab-ı Allah bana kudret ve imkân verirse seni davetin üzerine onun yüce huzuruna çıkacak ve senin vasıtanla va’dedilen dünya ve ahiret sadetiden payımı almaya çalışacağım.” Rabbim! layıkıyla huzuruna çıkmayı nasip eyle. Amin!!!!