Sadiyka'nın Bloğu

Sadiykanın günlük islami hadis ve sohbet bloğu.

12 Nisan 2006

ABDESTİN HİKMETLERİ

Yüce dinimiz, Allah’ın huzuruna çıkmadan önce vücudun belli azalarının yıkanmasını (abdest almayı) emretmiştir. Bundaki ilahi maksat sadece bu muayyen azaları görünen kir ve tozlardan temizlemek değil, bu maddi temizliğin yanında bu azaları, onları vasıta ederek yapılan günahların mânevi ve görünmez kirlerden tövbe ve istiğfar suyu kullanarak temizlemektir.Zaten bu bakımdan abdest azalarını yıkanması sırasında hayret edilecek derin hikmetler yatmaktadır.

Yıkama sırası hususunda ana hikmet şudur ki, Allah’ın emirlerine karşı gelip şeytana uymakta başta gelen aza ilk defa yıkanmakta, peşinden bu ilk yoldan çıkana günah işleyen azalar suç ortaklarındaki sıralarına göre yıkanmaktadır.

1) Yıkanması farz olan azaların birincisi yüz’dür. Çünkü yüzde ağız (dil) burun, gözler gibi işlemekle baş vasıta olarak kullanılan azalar vardır.Ağzı ele alalım: Haram malları yiyen odur. Küfürler ondan çıkar, gıybetler, iftiralar, yalanlar, ara bozucu ve karıştırıcı sözler,yoldan çıkaran fikirler, haya tanımaz ifadeler onunla dile getirilir.Görülüyor ki gerek Allah’a karşı, gerek kullara karşı irtikap edilebilecek en büyük kötülüklerin kaynağı ağızdır. Ya gözler! Fenalığın en gizlisini kaçırmayıp yakalayan ve diğer azaları peşinden koşturan o değimlidir? Kötülüğün kokusunu alıp bütün vücudu o tarafa yönelten burnun sorumluluğu ve kulun yaptığı günahlardaki payı az mıdır? Onun için her türlü günaha ve dince yasak edilen başlangıç teşkil edip yol açıcılık eden bu azaları sınırları içine alan yüzün ilk olarak yıkanması emredilmiştir. Kula denmek istenmiştir ki, bu azaların olma vazifesinin önemli bir kısmını yerine getirdiğin gibi, bu azaların o ana kadar üzerine biriken kir ve tozları su ile giderip vücut sağlığını koruma ve temizlemek sebep oldukları kötülüklerden pişmanlık duymalı, bozulmayacak tövbeler etmeli ve benzeri günahları yapmalarına kesin bir şekilde engel olması lazımdır ki; gerçek Müslüman olabilsin.
2) Yüzden sonra yıkanma sırası kollara gelir. Çünkü bir fenalık yapılacağı zaman önce dil konuşur, sonra gözler görür, arkasından da vazife sırası gelerek onlarda terine göre yapışarak, yada tutarak başlanılan bu kötülüye ortak olurlar. O bakımdan şeytana uymakta dil ve gözlerden sonra ikinci adımı atan ellerin yüzden hemen sonra görünür kirlerden su ile görünmez kirlerden Allah’a yalvaranın feyzi ile temizlenmesi gayet yerinde bir harekettir.
3) Abdestin üçüncü farzı başı mesh etmektir. Abdestin maddi kirleri gidermesi yanında, daha fazla manevi temizliye kulu teşvik etmek istediği, en çok başın meshinde apaçık olarak kendini gösterir. Çünkü İslam geleneklerine göre, umumiyetle başı açık gezdirilmez,örtülü bulundurulur. Açık bile bulundurulsa sık saçlar cildi kir ve tozdan muhafaza eder. Bu bakımdan günde beş defa gibi oldukça sık sayılabilecek kadar, yıkanabilecek ölçüde kir biriktirmesine imkan yoktur. Üstelik her abdest alışta başı yıkamakta oldukça zor bir iştir ki kullarına her zaman kolay olanı emreden Cenab Hak
yüce gayesine de bunu emretmek uymaz. Ama baş abdest gibi manevi bir temizlikte asla ihmal edilmeyecek bir azayı içine almaktadır. Her türlü günahın haberini alır almaz düşünen, plânın hazırlayan ve işlenmesi için diğer âzaları düşecek vazifeleri dağıtan vücudun merkezi beyin. Onun için maddi kiri pek olmayan başın manevi kirlerini kula hatırlatıp bunların giderilmesini çarelerine bakması hususunda gözlerini açmak hususunda başın sadece mesh edilmesi emredilmiştir. Mana incileri devşiren ve incelikleri karşısında hayrete düşme nimetine sahip kafaları içine alan ne derin ve yüce hikmet!...



4) Abdestin sonuncu farzı ayakları yıkamaktır. Yapılacak kötülük eğer uzakta ise vücudu oraya kadar taşıyıp o kötülüğü yapa bilmenin imkânın hazırlayan ayaklardır. Bu bakımdan ayakların fena hareketteki hisseleri en son adımı teşkil etmektedir ama büyüklülüğü de ortadadır. Onun için Allahın huzuruna çıkmadan; yani namaza başlamadan önce tertemiz olabilmek için ayakların maddi kirlerini yıkayıp sebep oldukları günahları da bir bir hatırladıktan sonra aflarını esirgeyen ve bağışlayan Ulu Allah’tan dilemek sonuncu ve en önemli bir vazifedir. Adı gecen azaların gündelik çalışmalar içinde en çok maddi kir biriktirecek azalar olduğu ve bunların yıkanmasını manevi bir temizlikle iç içe bir şekilde emreden yüce dinimizin maddi temizliğe nedenli önem verdiğini de göz önünde bulundurmak gerekir.

Denilebilir ki, dinimizin emirlerinin arkasında hikmet ve sebep aramak denizlerin ortasında su aramak kadar saçmadır. Gerçekten öğledir, bu aziz dinin en küçüğünden tutunda en büyüğüne kadar her bir emri, kalbi iman nurundan zerre kadar aydınlıklar taşıyan her aklı başında insanı şaşkına çevirecek ve gözlerini yaşartacak kadar mânalı hikmetler taşımaktadır. Fakat günümüz Müslümanlarının buyuk bir çoğunluğu gürül gürül akan soğuk bir pnarın başında bekleyip susuzluktan kırılan ve gelip gecenlerden akıl alınmaz bir zillet ve utanmazlık numunesi halinde içeçek su isteyen bir anlayışsızlık ve ahmaklık misali teşkil etmektedir. Bu sözde Müslüman kalabalığı, sahip olduğu mirasdan ne kendi nefsi faydalanmakta nede bu aziz servetine saldıranlara karşı öz malının müdafasını yapabilmeltedir.

Öyle olmasaydı incelediyimiz abdest maddi ve manevi temizliği bu kadar iç içe kaynaştıran, bir dinin mensupları yani günümüzün bir çok müslümanı dinlerini bu titizliğine rağmen garp hiristiyanlarının sadece dışa karşı bir gösteriş maksadı taşıyan maddi temizliğine, ağzı açık bir hayranlıkla bakacak kadar zillete düşebilirmiydi? Ne diye bilirizki göklere el açıp Ulu Allah’t basiret ve haya temenni ederim.